in

İsim-Bitki-Hayvan

İnsan aklı yaşamı kümelere ayırmaya bayılır. Bu gruplandırma odaklanmayı ve öğrenmeyi kolaylaştırdığı için öğretim sürecinin parçasıdır. İlk okulda başlarız yaşamı kümelerine ayırmaya: bitkiler, hayvanlar, insanlar diyerek. Sonra hayvanları aralarında kümeleriz, uçanlar, yüzenler, yürüyenler olarak. Bitkileri kümeleriz ve nihayetinde insanları da: şöyleciler, böyleciler, şuncular, buncular ya da, “hayvanseverler” ve “hayvansever olmayanlar” diye… Böylece yaşam üstüne fazlaca kafa yormamıza gerek kalmaz, etiketine bakıp hemen karar veririz.

Oysa, “Hayvansever” diye bir tanımın olması bile başlı başına sorundur, çünkü bu tanımın varlığı, “hayvansevmeyenler”in varlığını meşru kılmaktadır. Sevmemenin meşru kılınması ise, yaşadığımız ve yaşayacağımız tüm felaketlerin nedenidir.

Bir hayvanın neyini sevmez ki bir insan? Masumiyetini mi? Saflığını mı? Sadakatini ve koşulsuz sevgisini mi? Oyunculuğunu, neşesini, canlılığını mı? Çaresizlikleri, yalansız bakan gözleri mi korkutur yoksa? O kadar dürüst ve içten bakıyorlar ki, belki de utandırıyorlardır, insan kılığında olup da, sevmeyi bir türlü öğrenemeyenleri.

Pisler, öyle mi? İçinde korku, kin, nefret, kıskançlık, arsızlık dolu sayısız düşünce cirit atıyorken hangi insan temiz olduğunu iddia edebilir? Halbuki ne su, ne sabun, ne de kolonyayla temizlenebilir kalbin kiri pası.

Keşke, giderek indirgediğimiz kümeleri tekrar birleştirmeyi unutmasaydık da, aralarındaki benzerlikleri görüp tümünü bir araya getirmeyi başarabilseydik. Sınırların, tüm canlıları kapsayacak şekilde büyütülmesi gerektiği söylenmeliydi bize. O zaman hayvansever olmanın, doğa için mücadele vermenin sadece bir kimlik sorunu olmadığını da anlardık. Hayvansever diye ayrı bir tanımın olamayacağını, hayvan-insan tanımının sevgi karşısında geçersiz kaldığını, birini sevdiğinde, diğerini de zaten seviyor olduğunu, hayvan sevmenin gerçekte tüm yaşamı sevmek olduğunu bilirdik.

Sevginin gerçeği tüm yaşamı kapsar, gerçek saygı tüm yaşamı kapsar, bu erdemlerin koşulu ve biçimi yoktur. Siz insanlara gerçekten değer veriyorsanız, hayvanlara da değer veririsiniz. Hayvanları gerçekten seviyorsanız, insanları da seversiniz. Siz CAN’ı seversiniz. O zaman yaşamı kümelerine ayırmak sizin için anlamını yitirir. Siz CAN’ı her varlıkta görüp seversiniz.

Şimdi hepimiz ister istemez aynı kümenin içindeyiz: Zarar Verdikleri Doğa Karşısında Çaresiz Kalmış Zavallı Canlılar Kümesi.

Buradan çıkmanın tek yolu, hepimizin aynı CAN’ı taşıdığımızı idrak edip, kümemizin sınırlarını tüm yaşamı kapsayacak kadar genişletmek olacaktır.

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Hayvanları Avuç İçine Sığdıran Bir Yetenek

Kozan’da Barınak Vahşetinin Yankıları Sürüyor