in ,

Bonusum; Tetanoz Aşısı Oldu

ra willy

Aklınız kedinizde kalmasın: Kedi kısırlaştırma hakkında merak edilen tüm detaylar için ziyaret edin.

Kraliçe ve Eşekkafa kaybolduktan, Willy’yi ofisten eve getirdikten, kış bahara döndükten sonraydı…

Karşıdaki uzak tepeler yeşil örtüsüne büründükten, erguvanlar, bademler, erikler çiçeğe döndükten sonra; gözümüzü güne kuş sesleri ile açmaya başladığımız günler…

Köyden iki genç bizim sokaktaki bir kaç evle birlikte bizim bahçenin işlerine de bakıyorlar…

İstanbul’un Karadeniz’e yakın semtlerini bilirsiniz, kışlar daha sert geçer oralarda.

Uzun kış, hiç durmadan yağan yağmur ve sonrasında da yerden uzunca süre kalkmayan kardan sonra bahçedeki bütün zakkumlarım, ortancalarım, adaçayım, şimşirlerim, asmam, leylaklarım, çiğdemim ve mis kokulu hanımelim… Hepsi adeta darmadağın olmuş, ciddi bakıma ihtiyaçları var.

Cuma akşamı Mehmet telefonla aramıştı…

“Abla yarın sabahtan sizin bahçeyle uğraşacağız” diye.

Kıştan çıkanların bakımları, gübreleme ve yeni fidelerin dikimi yapılacak; domates, patlıcan, salatalık, biber…

Cumartesi günü çok güzel bir bahar sabahına açtık yine gözlerimizi.

Güneşin sıcaklığıyla ısınan topraktan yükselen nem, incecik bir tül olmuş, karşı tepelerdeki ormanın üzerinde  binbir ışık oyunuyla dans ediyor… Müzik de var elbette, çok doğal… Yüzlerce böcek, kuş… Baharla birlikte coşmuşlar; koro şeklinde haykırıyorlar doğaya aşklarını.. Köyden yükselen horoz sesi vokalde eşlik ediyor onlara… Bas sesi vurmak konsolosun köpeğinin görevi…

Konsolosun köpeğine; Oğlum da duvarın en köşesine kadar gidip eşlik ediyor..

Hav, hav, hav… Haaavvv hav!…

“Beyaz yelesi bahar rüzgarında nasıl da güzel görünürdü…”

Kahvaltıdan sonra, Beşir’in tasmasını uzunca bir ip ile akasya ağacına bağladım.

Ne olur ne olmaz.. Beşir bu. Boşluk yakaladı mı soluğu hemen konsolosun bahçesinde alıyor. Korkum köpekten yana değil. Beşir köpeklerle çok iyi anlaşıyor.

Korkum uzaklaşmasından, diğerleri gibi kaybolmasından…

Önceleri o ipe pek bir anlam veremese de, sonra alıştı mecburen.

Sonrasında kah çevresinde uçan böceklerle oynaşıyor, kah kendini yere atıp çimlerin üzerinde şımarıyordu…

Bir tek şımaran o değil tabii. İliklerimize kadar ısıtan bahar güneşi bizi de bir hayli şımartmıştı.

Bebekliğinin çoğunu bodrumda geçiren Willy’yi de güneş görmesi için kucağımda bahçeye çıkardım her zamanki gibi…

Kahvelerimizi yudumlarken, uzaktan gelen traktör sesi ile Beşir ve Oğlum dikkat kesildi. Traktör sesi bizim bahçe kapısının önünde sustu. Sonra bahçe kapısının horozu açıldı.

Oğlum hemen merdivenlerin başına gidip, kontrolü ele aldığını havlayarak haber verdi.

Mehmet getirdiği gübre ve toprak çuvallarını traktörden bahçe kapısının önüne indiriyordu…

Bizim ev ve dolayısıyla bahçe, sokak seviyesinden 3-4 metre yüksekteydi. Bahçe kapısından girdikten sonra bahçeye 20-23 basamakla ulaşılıyordu.

Bahçevanlar getirdikleri çuvalları sırtlanmış, yukarı çıkıyorlardı ki….

Daha kafalarının tümü oturduğumuz yerden görünmemişti bile…

Kucağımda uyur modda duran Willy tiz bir ses çıkararak, panikle, saliseler içinde önce omuzuma, sonra da sırtıma sıçradı…

Canımın nasıl yandığını aradan geçen onca yıla rağmen bu günmüş gibi hatırlıyorum. Tırnaklarını sonuna kadar germiş, omuzumdan başlayarak böbrek hizama kadar kayarken beni çok derin yaralamıştı.

Ne olduğunu anlayamadan, etraf karıştı. Beyaz tişörtüm kıpkırmızı kan olmuştu. Canım müthiş yanıyordu.

O yıl, Nişantaşı’ndaki ünlü hastane bizim semte küçük bir poliklinik açmıştı…

Allah’tan.

Yoksa ya Sarıyer ya da İstinye Devlet Hastanesine gitmek gerekecekti.

Apar topar; 2-3 dakika uzaklıktaki minyatür hastaneye vardık.

Hemşireler merakla soruyor…

Yaban domuzu mu saldırdı” diye.

Bir yandan yaralara müdahale edilirken, bir yandan da anlatıyoruz kendi kedimizin hikmetinden olduğunu…

Yaralar pansuman edildikten, ağrılarıma karşı bir ağrı kesici iğne olduktan sonra; günün bonusu her ihtimale karşı yapılan tetanoz aşısı oldu…

Ha bir bonusumuz daha oldu tabii…

Bizim Willy’nin yabancılara karşı vereceği tepkinin şeklini öğrenmek…

Willy 12-13 yaşında, hala yabancı biri eve geldi mi aynı tepkiyi verir. Tabii ben artık kapıyı kucağımda Willy ile açmamam gerektiğini çok iyi biliyorum…

Herkese kazasız belasız, sevgi dolu güneşli günler dilerim…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bir Fincan Kahve Alana Bir Pati Sevgi Hediye!

Toplu Ulaşımı Kullanan Duyarlı Kedi