Aklınız kedinizde kalmasın: Kedi kısırlaştırma hakkında merak edilen tüm detaylar için ziyaret edin.
Yazılarımı, ajanimo.com’daki köşemden okuyan herkesten özür dilerim.
En çok da Katerina ile Pedro’dan… Bu köşede yazmaya başladığımdan bu yana yaşantıma giren can dostlarımı tarihsel bir dizin içinde sizlerle tanıştırdım. Ama nedense Katerina ile Pedro’yu atlamışım. Oysa evlenip, kendi evim olduktan sonra, evimi paylaştığım ilk can onlardı..
Katerina ile Pedro. Katerina kız olanı sarılı lacivertli. Pedro ise erkek, pek bir yakışıklı… Hem de güzel sesli… O da mavili lacivertli… Onları da sevmiştim. Ama ne yalan söyleyeyim; kuş sevgisi bir kedi, bir köpek sevgisi kadar kapsamamıştı gönlümü..
Ama yine de sevdim, hatta bayağı sevdim onları. Akşamları işten döndüğümde mutlu ederdi onları görmek beni…
Çok sevdiğim çiçeklerimin yapraklarını gagalamalarına bile ses çıkarmazdım.
Yazık ki, fazla yaşamadılar ama. Önce Katerina öldü. Pedro’ya aynı renk başka bir kız arkadaş getirdik ancak; ikisini de fazla yaşatamadık.
Küçük beyaz mendillere sararak, bahçeye derin çukurlar kazıp, gömdüğümüzü ve -hayvan sevgisi hakkında pek bir ham olan benim- bir hayvan için ilk kez göz yaşı döktüğümü hatırlıyorum.
Yani demek istediğim şu, yaşantıma giren ilk can dostlarım Katerine ile Pedro oldu. Tarihsel zinciri böylece düzelttikten sonra, asıl size anlatmak istediğim konuya gelebiliriz…
Geçenlerde bir iş için ailecek Silivri’ye gittik. Ailecek dediğim; topu topu üç kişiyiz zaten. Eşim, küçük oğlum ve ben… Hava son günlerde olduğu gibi, yine kapalı. Hatta soğuk bile. İşimiz devlet kapısında; biz Silivri’ye varana kadar öğle paydosu gelmiş bile… Bu arada biz de kurt gibi acıkmışız…
Hızlı bir şekilde yemek yiyecek bir restaurant arama işine koyulduk. Arama diyorum; yemek konusunda aşırı derecede titiz, hatta takıntılı üç kişiyiz. Restaurantın baktığı yönden, garsonun bıyığına kadar her birşey bizim gıcık olma katsayımızı etkileyen durumlardan…
Sağa sola bakınırken, ilerde bir köfteci olduğunu gördük. Köfteciye bir kaç metre kala, kaldırımda uzanmış, etrafına pek aldırmadan keyiflice yatan bir köpek dikkatimizi çekti… Beyaz, tüyleri yeni kırpılmış bir sokak köpeği… Rahatsız etmemek için etrafından dolanıp, öyle girdik köfteciye… İlk denetimleri yaptıktan sonra, orada yiyebileceğimize karar verip, en sondaki masaya kurulduk… Köftelerle birlikte ayıptır söylemesi soğanlı piyazları da ısmarladık tabii..
Öyle acıkmıştık ki, köftelerin gelmesini beklemeden piyazlara yumulduk… Köfteler geldiğinde; eşimle ben sanki sözleşmiş gibi; ikimiz de ikişer-üçer köfteyi ezip, üfleyerek soğutmaya başlamıştık…
Siz de anladınız tabii ne olduğunu; dışarda yatan köpeğe gidecek yarım porsiyon köfte…
Ne yaptığımız anlayan biri daha vardı. Dükkanın sahibi Murat Bey…
Biraz çekinerek, yanımıza geldi…
– Afedersiniz, köfteleri beğenmediniz mi? diye sordu…
“Yoo… Gayet iyi görünüyorlar. Dışardaki….” cümlemiz bitmeden Murat Bey sözü aldı..
– Anlamıştım zaten efendim ona vereceğinizi. Ama onun karnı tok. Biz bakıyoruz ona… ile başlayan sohbet, koyulaştı da, koyulaştı.
Tatlı şeyin adı Köpük’tü… Murat Bey ile hukukları pek bir fazla… Hatta geçen hafta havalar çok sıcak olunca, almış onu arabasına, bir güzel kırptırmış. Sonra deniz kenarına götürmüş. Köpük yüzerken fotoğrafını falan da çekmiş telefonu ile… Bir yandan anlatıyor, bir yandan da gösteriyor telefondan…
Yemekler bitmiş, biz hesabı öderken, kapı önünde duran Murat Bey, yanına gelen başka bir sokak köpeğinin üzerine doğru, duvara dayalı fırçayı alıp yürüyünce, şaşkın takip ettim ne yapacak diye…
Köpek durdu. Murat Bey fırça ile sol kalçasını fırçaladı. Köpek kafasını kaldırıp Murat Bey’e baktı ve sonra yoluna devam etti.
Elbette dayanamayıp, sordum…
– Bu neydi? diye…
Onun adı da Garip’miş… Otomobil çarpmış, sol tarafı ezilmiş. Murat Bey onu ameliyat ettirmiş. Tedavisi ile ilgilenmiş. Ama ameliyattan sonra sol ayağı tam olarak hareket edemeği için, kalçasını kaşıyamıyor ve o hizmeti gelip Murat Bey’den alıyormuş.
Mutsuzluk katsayımın her geçen gün arttığı bu dünyada Murat Bey gibi insanların var olduğunu görmek bana çok iyi geliyor. Benim durumumda olanlara da küçük bir motivasyon olur diye anlattım bunları.
Siz de bu can dostu adamı tanımak ve leziz köfteleri ile piyazından tatmak isterseniz sorun Silivri’de Köfteci Murat diye, O’nu herkes tanıyor.
Sevgi ile kalın…
Ellerinize sağlık Murat usta